Eklenme Tarihi: 27.05.2020
Tarihin ilk dönemlerinden beri insanlığın karşılaştığı en büyük tehlikelerden olan virüs kaynaklı salgınların görülme sıklığı, 20. yüzyılın başından beri giderek daha da yüksek seviyelere çıkıyor. Günümüzde dünyaya korku salan COVID-19 gibi salgınların temelinde ise aslında çözümü gayet basit olan temel hatalar yatıyor.
Birçoğu yanlış politikalar ve vurdumduymazlık sonucu ortaya çıkan bu hataların en belirginleri ise şu şekilde sıralanıyor:
Ormanlık Alanların Yok Edilmesi
İnsan nüfusu arttıkça, gıda ihtiyacı da çoğalıyor. Bunun bir sonucu olarak da her geçen yıl daha büyük ekilebilir alanlara ihtiyaç duyuluyor. Ancak yerleşim bölgelerinin engebeli araziler yerine verimli topraklar üzerine kurulması gibi sebeplerden dolayı zaten kısıtlı olan ve ihtiyacı karşılamakta zorluk çeken tarım alanları hızla tükeniyor.
Hal böyle olunca, endüstriyel tarım faaliyetleri gerçekleştiren şirketler, yeni tarım alanları açmak için ormanlara yöneliyor. Palmiye yağı gibi ürünlerin yüksek miktarda üretimi için ormanların yok edilmesi ise bir yandan iklim değişikliği ile mücadelede istenilen sonuçların alınmasını engellerken diğer taraftan bünyelerinde çeşitli virüsler taşıyan vahşi hayvanların insanlarla daha fazla etkileşime girmelerine neden oluyor.
Bilimsel Çalışmaların Göz Ardı Edilmesi
Salgınların ortaya çıkmasına neden olan temel hatalar arasında bilimsel çalışmaların göz ardı edilmesi bulunuyor. Günlük hayatı durma noktasına getiren ve ülkemizde çok sayıda can alan COVID-19 salgınında olduğu gibi virüslerle ilgili önemli çalışmalara imza atmış uzmanların görüşleri yerine hurafelere inanmak, salgın hastalıkların yayılma oranını kayda değer oranda artırıyor.
Salgın hastalıkların yaşandığı dönemlerde yanlış bilgilere maruz kalmamak adına sosyal medya ağları ve mesajlaşma uygulamaları aracılığıyla yayılan zincir mesajlar yerine bilimsel doğrulukları kesin olan kaynaklara yönelebilirsiniz. Böylece sağlığınızı korumak adına dikkat etmeniz gereken asıl noktaların neler olduğunu daha kolay öğrenebilirsiniz.
Sosyal Mesafeye Dikkat Edilmemesi
Sosyal mesafe kavramı, iletişim halindeki ya da aynı alanda bulunmak durumunda kalan kişilerin birbirleri arasında bıraktıkları alanı tanımlamak için kullanılıyor. 120 ila 200 santimetre arasında değişen bu mesafeye, ülkemizde genelde resmi işlemler ve görüşmeler sırasında uyuluyor. Ancak geleneklerin ağır basmasından dolayı gündelik yaşamda çoğu zaman sosyal alan olarak adlandırılan bu kavram es geçiliyor.
Her ne kadar yeni tip koronavirüs salgını ile gündeme gelse de sosyal mesafeye uymak, grip başta olmak üzere birçok rahatsızlığın kişiden kişiye bulaşmasını zorlaştırıyor. Bundan dolayı salgın olmasa bile herhangi bir yerde sıraya girildiğinde ya da konuşma esnasında karşınızdaki kişiyle aranızda en azından bir buçuk adımlık mesafe bırakmanız gerekiyor.
Kişisel Hijyen Kurallarına Uyulmaması
Gündelik hayattaki sorumluluklar ve iş yaşamının getirdiği yoğunluk, en dikkatli bireylerin bile bazı durumlarda kişisel hijyen kurallarını es geçmelerine neden oluyor. Hâlbuki düzenli olarak el yıkamak, karşılaşılan kişilerle tokalaşmak ya da sarılmak gibi fiziksel temaslardan kaçınmak gibi basit çözümler, salgınların yayılma hızını ciddi anlamda düşürüyor.
COVID-19 gibi salgınlar baş gösterdiğinde çok daha önemli hale gelen kişisel hijyen kuralları arasında koruma özelliği taşıyan maske ve eldiven kullanımı, erkekler için düzenli sakal tıraşı olmak ve dışarıda giyilen kıyafetlerin normal deterjanla yıkanması da bulunuyor.
Doğanın Korunmasına Yönelik Politikaların Eksikliği
Devletlerin doğanın korunmasına yönelik politikalar oluşturmak yerine endüstriyel tarım faaliyetlerini desteklemesi, salgınların ortaya çıkmasına neden olan bir diğer temel hatayı oluşturuyor. Bu konuda verilebilecek örneklerin başında ise Brezilya ve Güneydoğu Asya ülkelerinin belirli tarım ürünlerinin üretimi için yağmur ormanlarını kullanıma açmaları geliyor. Benzer şekilde ülkemizde de Gediz Deltası gibi verimli araziler ağır sanayi ve kentleşme tehdidi ile yüzleşiyor.
Çevrenin korunmasına yönelik politikaların varlığı, yalnızca salgınların ortaya çıkmasını engellemeye katkı yapmıyor. Bu politikalar sayesinde ayrıca küresel ısınma, iklim değişikliği gibi insan sağlığını ve kısıtlı kaynakların sürdürülebilirliğini tehdit eden konularla ilgili çözümler üretmek de kolaylaşıyor.
Kaynak: